Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

(belli bir zaman)

  • 1 vorgeben

    vorgeben v/t <unreg, -ge-, h> iddia etmek, bildirmek (asılsız olarak); Wettrennen avans vermek; Arbeitsdauer tanımak, vermek (belli bir zaman)

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > vorgeben

  • 2 plage

    Dictionnaire Français-Turc > plage

  • 3 مؤخر

    مُؤَخَّر
    1. geçende
    2. pupa
    Anlamı: arkadan
    3. tehirli
    Anlamı: ertelenmiş

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > مؤخر

  • 4 geçende

    مؤخر [مُؤَخَّر]

    Türkçe-Arapça Sözlük > geçende

  • 5 показывать

    несов.; сов. - показа́ть
    1) врз göstermek

    показа́ть ребёнка врачу́ — çocuğu doktora muayene ettirmek

    пока́зывать кому-л. го́род — birine şehri göstermek / gezdirmek

    пока́зывать фильм — filim göstermek

    пока́зывать кому-л. доро́гу — birine yolu göstermek

    пока́зывать глаза́ми что-л. — gözleriyle bir şeyi göstermek / işaret etmek

    2) ( изображать) göstermek, sergilemek, gözler önüne sermek

    а́втор пока́зывает жизнь дере́вни — yazar köyün hayatını sergiliyor / gözler önüne seriyor

    3) ( проявить) göstermek, ortaya koymak

    пока́зывать хра́брость — yiğitlik göstermek

    показа́ть своё полити́ческое лицо́ — kendi siyasi kişiliğini ortaya koymak

    4) (обнаружить, раскрыть) göstermek, sergilemek; ortaya koymak

    пока́зывать оши́бочность чего-л. — bir şeyin yanlışlığını sergilemek / gösterme

    не пока́зывать свои́х чувств — duygularını belli etmemek / dışa vurmamak

    вре́мя пока́жет — zaman gösterecek (bunu)

    перегово́ры показа́ли, что... — görüşmeler... gösterdi / ortaya koydu

    кома́нда показа́ла хоро́ший футбо́л — takım iyi bir futbol çıkardı / ortaya koydu

    часы́ пока́зывали три — saat üçü gösteriyordu

    показа́ть результа́т 18 ме́тров — спорт. 18 metrelik derece yapmak

    что́бы показа́ть хоро́ший результа́т в кома́ндном зачёте... — takım tasnifinde iyi bir dereceye gitmek için...

    пока́занная им сре́дняя ско́рость — kaydettiği vasati sürat

    на стометро́вке он показа́л (результа́т) 11 секу́нд — yüz metrede 11 saniyelik derece yaptı

    я тебе́ покажу́! — разг. gösteririm / öğretirim sana!

    вре́мя пока́жет — zaman gösterecek (bunu)

    7) ( давать показания) ifade vermek; tanıklık etmek

    как показа́л свиде́тель,... — tanığın verdiği ifadeye göre

    он показа́л на тебя́ — senin aleyhine tanıklık / şahadet etti

    ••

    показа́ть себя́ — kendini göstermek

    показа́ть язы́к — dil çıkarmak

    проти́вник показа́л спи́ну — düşman yüz geri etti

    Русско-турецкий словарь > показывать

  • 6 فرق

    I
    فَرَّقَ
    1. açmak
    2. korkutmak
    3. ürkütmek
    4. dağılmak
    Anlamı: değer ve birimler belli etkenlerle, oranlı olarak bölünmek
    5. dayamak
    Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak
    6. ayırmak
    7. dağıtmak
    Anlamı: toplu durumda bulunan kimse veya şeyleri birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak
    II
    فَرَق
    1. yılgı
    Anlamı: korku, dehşet
    2. haşyet
    Anlamı: korku, korkma
    3. havil
    Anlamı: hevl, korku
    4. perva
    Anlamı: çekinme, sakınma, korku
    5. endişe
    Anlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku
    6. korku
    7. ezinti
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    8. ürküntü
    Anlamı: ürkme duygusu, tevahuş
    9. seher
    Anlamı: tan ağartısı, gün doğmadan önceki zaman
    10. panik
    Anlamı: ani dehşet duygusu, büyük korku
    11. sabah
    فَرُق
    yüreksiz
    Anlamı: korkak, tabansız
    IV
    فَرِق
    1. yüreksiz
    Anlamı: korkak, tabansız
    2. korkak
    V
    فَرِقَ
    korkmak
    Anlamı: korku duymak, ürkmek
    VI
    فَرْق
    1. uçurum
    Anlamı: büyük fark
    2. ihtilâf
    Anlamı: ayrılık, anlaşmazlık
    3. çeşitlilik
    4. terslik
    5. oransızlık
    6. bağdaşmazlık
    Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik
    7. ayrım
    Anlamı: benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, fark
    8. tenakuz
    Anlamı: çelişki
    9. fark
    Anlamı: başkalık, ayrım
    10. eşitsizlik
    Anlamı: eşit olmama durumu, müsavatsızlık
    11. uyuşmazlık
    12. anlaşmazlık
    Anlamı: amaç ve düşünce ayrılığı, uyuşmazlık, ihtilâf
    13. kontrast
    Anlamı: karşıtlık, zıtlık
    14. ayrılık
    Anlamı: ayrı olma durumu, birinden uzak düşme
    فِرْق
    1. bazı
    Anlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit
    2. seksiyon
    Anlamı: bölüm
    3. fırka
    4. grup
    5. ekip
    Anlamı: takım, zümre
    6. hisse
    Anlamı: pay, nasip
    7. kader
    Anlamı: alın yazısı, yazgı
    8. fasıl
    Anlamı: bölüm, kısım
    9. sürü
    10. birtakım
    11. takım
    Anlamı: topluluk
    12. cüz
    13. bölüm

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > فرق

  • 7 почти

    (hemen) hemen; neredeyse; adeta; bayağı

    почти́ непреодоли́мая тру́дность — üstesinden gelinmesi adeta olanaksız bir güçlük

    почти́ полови́на э́кспорта — ihracatın neredeyse yarısı

    почти́ полови́на всего́ э́кспорта — ihracatın tümüne yakını

    с тех пор прошло́ почти́ со́рок лет — o zamandan bu yana neredeyse kırk yıl geçti

    у него́ почти́ полувеково́й о́пыт — elli yıla yakın bir tecrübe sahibidir

    э́ти показа́тели / ци́фры возросли́ почти́ в два ра́за — bu rakamlar bir katına yakın arttı

    э́то означа́ло почти́ ве́рную смерть — bu yüzde doksan ölüm demekti

    почти́ по всей Евро́пе — neredeyse Avrupa'nın tümünde

    почти́ всегда́ — hemen her zaman

    э́то почти́ невозмо́жно — bu neredeyse / hemen hemen olanaksızdır

    его́ почти́ невозмо́жно узна́ть — onu tanımak neredeyse imkansız

    почти́ незаме́тная ра́зница — belli belirsiz bir fark

    почти́ постоя́нно — adeta sürekli olarak

    он по́мнил расска́з почти́ наизу́сть — öykü adeta ezberindeydi

    он зна́ет э́тот расска́з почти́ что наизу́сть — bu öyküyü ezbere bilecek kadar iyi bilir

    он почти́ (что) бежа́л — koşarcasına gidiyordu

    он почти́ что вы́рвал газе́ту у меня́ из рук — elimden gazeteyi koparırcasına aldı

    он почти́ совсе́м не ест мя́са — hiç denecek kadar az et yer

    он почти́ обезу́мел от ра́дости — sevincinden çıldırır gibi oldu

    в стране́ почти́ не́ было промы́шленности — ülkede sanayi yok gibiydi

    я почти́ бы́ло пове́рил — bayağı kanacak gibi oldum

    Русско-турецкий словарь > почти

  • 8 açık

    I s <- ğı>
    1) wirtsch, fin Defizit nt, Fehlbetrag m
    \açık vermek Defizit aufweisen, in den roten Zahlen stehen
    kasa açığı der Fehlbetrag in der Kasse
    ülkenin doktor açığı der Ärztemangel des Landes
    2) Lücke f
    3) ( gemi)
    \açıklarda auf offenem Meer
    4) açığa almak aus dem Dienst entfernen; ( tren) ausrangieren
    açığa vurmak ( ortaya çıkarmak) enthüllen, aufdecken; ( belli etmek) verraten, offenbaren
    yüzündeki ifade sevincini açığa vuruyordu der Ausdruck auf seinem Gesicht verriet seine Freude
    II adj <- ğı>
    1) ( kapalı olmayan) offen, geöffnet, auf
    \açık bırakmak offen lassen, auflassen
    \açık kapı bırakmak ( fig) sich einen Ausweg offenhalten, sich eine Hintertür offen halten
    \açık pencere önünde vor dem offenen Fenster
    \açık şehir pol offene Stadt
    gözünü \açık tutmak die Augen offen halten
    2) ( yol) frei
    yolu \açık olmak freie Bahn haben
    3) fin defizitär; ( çek) ungedeckt
    çek \açıktır der Scheck ist nicht gedeckt
    4) ( örtüsüz) unbedeckt; ( yara) offen; ( çıplak) bloß, frei; ( film, kitap) freizügig
    çok \açık bir film ein sehr freizügiger Film
    5) ( boş) leer, frei
    kâğıtta \açık yer kalmadı es gab keinen leeren [o freien] Platz mehr auf dem Blatt
    6) ( görevlisi olmayan) unbesetzt; ( boş) offen, frei
    7) ( vazıh) offen
    \açık konuşma zamanı artık gelmişti die Zeit war nun gekommen, offen zu reden
    8) aufgeschlossen
    her çeşit yeniliklere \açık olmak aufgeschlossen sein gegenüber allerlei Neuigkeiten
    9) ( renk için) hell
    \açık bir renk eine helle Farbe
    \açık sarı saçlı bir kadın eine Frau mit hellblondem Haar
    \açık tenli hellhäutig
    10) ( gökyüzü, hava) heiter, klar; ( hava) frei
    11) ( sarılmamış) lose
    12) (kamuya \açık, halka \açık, gizli olmayan) öffentlich
    \açık duruşma/oturum öffentliche Verhandlung/Sitzung
    13) \açık farkla önde olmak mit großem Abstand führen
    1) ( açıkça) offen
    \açık söylemek offen sagen
    \açık söylemek gerekirse, ... offen gesagt [o gestanden],...
    \açık vermek ( fig) sich verraten, sich anmerken lassen
    hiç \açık vermedi er ließ sich nichts anmerken
    birine \açık olmak jdm offen sein
    kapım sana her zaman \açıktır meine Tür ist immer für dich offen
    2) ( dükkân) offen, auf
    \açık tutmak ( kapıyı) aufhalten; ( gözlerini) aufbehalten, offen halten
    bu dükkân pazarları da \açıktır dieser Laden hat [o ist] auch sonntags offen
    dükkân \açık mı? hat das Geschäft auf?
    gözlerini \açık tutmak (a. fig) die Augen offen halten
    3) ( fam) ( radyo, ışıklar) eingeschaltet, an
    ışığı \açık bırakma! lass das Licht nicht an!
    radyo \açık mı? ist das Radio an?

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > açık

  • 9 عهد

    عَهْد
    1. ulemalık
    Anlamı: bilginlik, âlimlik
    2. ahit
    Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma
    3. eksperlik
    Anlamı: uzmanlık
    4. kontrat
    Anlamı: sözleşme
    5. entelekt
    Anlamı: akıl, zihin, idrak
    6. evre
    Anlamı: merhale, aşama, safha
    7. antlaşma
    8. bağıt
    Anlamı: sözleşme, akit, mukavele, kontrat
    9. aşinalık
    Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık
    10. aşina
    Anlamı: bildik, tanıdık
    11. akit
    Anlamı: sözleşme, mukavele, kontrat
    12. konvansiyon
    Anlamı: anlaşma
    13. protokol
    14. bilgi
    Anlamı: insan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütününe verilen ad
    15. bilim
    16. dönem
    Anlamı: belli özellikleri olan zaman parçası, devre

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > عهد

См. также в других словарях:

  • zaman vermek — bir iş için belli bir süre ayırmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şartlı birleşik zaman — is., dbl. Belli bir zaman eki almış yükleme sa / se şart eki getirilerek oluşturulan şekil geldiyse, gelirse, gelecekse …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir yüzü ipek bir yüzü köpek — ne zaman nasıl davranacağı belli olmayan kişi …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • MÜRUR-U ZAMAN — Zamanın geçmesi. * Bir iş ve dâva hakkındaki belli bir zamanın geçmesiyle o iş ve dâvanın hükümden düşmesi …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • saat — is., ti, Ar. sāˁat 1) Bir günlük sürenin yirmi dörtte birine eşit, altmış dakikalık zaman dilimi, zaman parçası Karabalçıklı çiftliği kasabadan sıkı yürüyüşlerle bir saat çeker. R. N. Güntekin 2) Vakit, zaman Oyuncular meyus olmayarak gene saati… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • VAKT — (Vakit) Zaman. Saat. Çağ. Mevsim. * Boş zaman. * Geçim. * Fırsat. * Muayyen, belli bir zaman …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • sönüm — is., fiz. 1) Bir salınım hareketinin genliğinin türlü dirençlerin etkisiyle küçülmesi, itfa Bir sarkaç salınımının sönümü, içinde bulunduğu ortamın direncine bağlıdır. 2) tic. Bir borcun her yıl ödenen taksitlerle belli bir zaman sonunda ödenmiş… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • askı — is. 1) Üzerine herhangi bir şey asmaya yarar nesne Giysi askısı. 2) Pantolon veya giysilerin düşmesini önlemek için omuzdan aşırılan bağ 3) Artırma, eksiltme vb. resmî iş ilanlarının ilgili daire duvarında belli bir zaman süresince asılı durması… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yoklama — is. 1) Yoklamak işi, kontrol Müdür sıkı bir kasket yoklaması yapıyor, kapıdan kuş uçurtmuyordu. R. Ilgaz 2) Bir topluluğu oluşturan üyelerin belli bir zaman ve yerde bulunup bulunmadığını anlamak için yapılan sayma işlemi Okulda sınıf yoklaması.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pansiyon — is., Fr. pension 1) Bütünü veya bir bölümü sürekli veya belli bir zaman için kiraya verilen, isteğe göre yemek de veren ev Avrupa da dolaştığı müddetçe ... kâh orta hâlli pansiyonlarda ve bazen küçük köy misafirhanelerinde kalmıştı. Y. K.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MÜTEMEHHİL — Teenni ve sükûn üzere olup acele etmeyen. * Zamana muhtaç, büyüyüp gelişmesi belli bir zaman içinde olan şey, tedric kanununa tabi olan …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»